28 Aralık 2017 Perşembe



Kimdir bu Karun?

Gece gündüz çalışıp da en fazlasına kavuşmayı arzuladığımız, satın alma gücümüz olan paradır, bana bu soruyu sorduran. Yılbaşı yaklaşırken çoğumuzun aklındadır büyük ikramiyeye kavuşmak. Sonrası ucu bucağı görünmez hayaller. E onlar da parayla değil ya. O umutların tükendiği güne kadar kurulur hayaller…

Ben bir süredir kızıyorum, parayı bulan pek kıymetli Lidyalılara. Son kralları Karun yemiştir buluşun kaymağını. Fakir yine fakir zengin daha zengin. Tarih kitapları Karun’un zenginliğinden ve bu zenginlikle şımarması sonunda yaşadığı felaketten bahseder. Din kitaplarında da adı geçer “Karun kadar zengin olmak” deyimi. Sahi çok mu şımartır zenginlik insanı. Kime neye göre şımarma. İnsan olma süreci son bulur mu parayla.

Pek çoklarınız gibi bizim evi de sarıyor yılbaşıyla hayal baloncukları. 31 Aralık gecesi tek dokunuşla patlayacak gibi..

26 Aralık 2017 Salı

Mall Of Antalya'da Güldürmece

Şunun şurasında yeni bir yılı karşılamaya ne kaldı. Acısıyla tatlısıyla geçip gidivermekte 2017. Hani derler ya yıla nasıl başlarsan öyle geçermiş diye. 2018 herkese gülsün diye bir önerim var benim naçizane. Herkes dedim ama gülme alanımızı biraz daraltmak zorunda kalacağız şimdilik. Sınırlarımız Antalya, şu bizim Mall Of Antalya.
En komik Dinozor arkadaşım Oktay Şenol'un diyecekleri var, güldüresiye. "Arkadaştan Öte Sevgiliden Önce" 27 Aralık Çarşamba saat: 20:00 da Antalya'nın ilk ve tek Stand-up gösterisi sahne alıyor. Şu zamanda kim kime karşılıksız bir şey verebiliyor? Oktay Şenol, sizlere neşeli bir akşam vaad ediyor. Karşılığı? Bol kahkaha ve alkış. Hepsi bu. 

24 Aralık 2017 Pazar

körebe

bu kaçıncı oyun

gün çoktan döndü geceye

annemin sesi yankı buldu

çoktan

evli evine köylü köyüne

bak yine diyorsunuz

oynayalım yine

sakın sobe deme

mızıkçılık sırası bende

21 Aralık 2017 Perşembe

Düşler Yorgunu

Günü geceye kavuştururken düşler yorgunuyum yine. Yürüyeceklerim öyle arşınlamış ki yılları, yorgun ama durası yok. Yeni yıllara, yollara ve umuda gebe... Olmayı istediğim şehirde zorda olsa yapmayı istediğim iş ile yoğrulmak, özenilesi bir yorgunluk.

Rüyalarını biriktiren, umutlarını yitirmeyen sinema sevdalılarıyla yola çıkalı yarı yıl oldu. Genç Dinozorlar 2017 yazında oluştu... Senaristliğini ve metin yazarlığını(kimi zaman da seslendirmelerini) yaptığım Genç Dinozorlar, Suat Erdöl öncülüğünde kurulmuş olan bir film ekibi. Akdeniz Üniversitesi mezunları, film ekibinin kemik kadrosunu oluşturmakta. Sinemaya gönül vermiş iletişim mezunlarını bir araya getiren bu oluşum dar vakitlerde ve kısıtlı imkanlarla film çekmekte. Hayallerden birer uçurtma var ellerinde aynı göğe ulaşan... 

Birlikte büyük bir şölene hazırlanır gibi ama ayrı yerlerde kendi mutfaklarında çalışıyor, Genç Dinozorlar. Kurgu masasında ise elde avuçta ne kadar yetenek varsa dökülüyor ortaya. Bıkmadan, usanmadan, aşkla ama ille de aşkla çalışılıyor. aşkın adı: Sinema... 
Ben bugün bir kez daha anladım doğru zamanda doğru yerde olmanın ne büyük bir lütuf olduğunu. Teşekkürler Dinozorlar...

19 Aralık 2017 Salı

yok

bir çuvala tıkıştırılmış

patates gibiyim

merdiven altında

güneşi göresim yok

bir elma bırakılmış

yanıma

gizli bir el

çürüme diyor

küçük küçük

filizlenmelere inat

dirilesim yok

önemsenesim...hiç yok...


16 Aralık 2017 Cumartesi

-den

aşkın den haliydi yaşadıklarım

-den -den lerim oldu çok

alt alta biriktiler

birbirine benzeyen 

cümleler yüzler

ilk yüzü kestiremez oldum

hepsi bir diğerinin devamı

başı yok sonu belli

15 Aralık 2017 Cuma

ölü ruh

evimi ormanlara saldılar

karanlık otlar sardı

dört bir yanımı

duvarlarım oldular

gecede bekaretini

aldılar hayatın

başı boş ruhlar

damımı yokladılar 

14 Aralık 2017 Perşembe

avazım

boşlukta salınasım geliyor
kimi kez
sonra iki ses bir avaz
anne diyor
hayat
paçalarımdan tutuyor






DÖNE NİNE


O günlerde ya telefon ziliydi bizi uyandıran  ya da camilerden yükselen sela sesi. İkisi de ölüm diyordu. Sesten sonraki sessizliğin adı ölümdü. Sonrası... Sonrası belki yağmur. Rahmet niyetine. Hayatın kirini pasını alır diye... Bu kez ölüm haberi telefonla kaldırmıştı bizi yataklarımızdan. Döne Nine ölmüştü. Yağmur...

Uzak bir akraba gibi gelip giderdi evimize. Eşi, yıllar evvel ebediyete göç ederken bırakmıştı elini. Kimsesizliği, ruhu kadar bedenine de ağır gelmişti. Olabildiğince zayıf ve yaşlıydı. Sırtında yılların yükünü taşır gibiydi, görünmez bir sepetle. Sefaletin ağırlığıyla hep kamburdu. Dik yürümeyi bilmez, kimseyle gözgöze gelemez, utanırdı.

Oğlu öldükten sonra gelini evinde istememişti bu yaşlı kadını.

-                   Aklı gelip gidiyor baş edemem, demişti.


Küçük oğlunun yanına sığınmıştı, Döne Nine. Dahası başka bir evin çilesine ortak olmaya başlamıştı. Gecekondu mahallesinde oturuyordu oğlu, eşi ve iki çocuğuyla. Fakirliğin tam orta yerindeydi evleri. Mutfaklarına ne girer, kursaklarından ne geçer bilinmezdi. O fakirliğin içinde oldukça da sorumsuzdu küçük oğul. İş bulursa çalışır, avare avare dolanırdı. Kahvehane köşelerinde solurdu, parasızlıktan alamadığı sigarayı. Tiryakiliği de yoktu sigaraya, pasif içiciydi. Nasıl olsundu ki? 

Döne Nine sorumsuz oğulun zoruyla kapı kapı dolaşır, çaresizce yardım isterdi. Kimi zaman kış soğuğunda büzüşmüş bulurduk onu. Zile basmak ister, sonra usulca basamakları gerisin geri inerdi. Hep öyle yakaladık onu kapı önlerinde. Soğuk kış günlerinde evimizde ağırlar, sıcak soba başında çorba ikram ederdik. Utana sıkıla çorbasını içerken gözleri yerde ayak hizasında dururdu. Çorapları birbirinden habersizdi kimi kez. Sağ ayak açıklarını, yırtıklarını kapatmak için abanırdı sol ayağa. Halıya basarken kirlettim mi diye ardına bakardı. Elini öptürmez, yaşlılıktan çökmüş avurtları kızarır, sicim sicim ter dökerdi.


Her gün dershane için yollardaydım. Sınava çok az kalmıştı. Üniversiteye gidebilmek için gece gündüz çalışıyor, yorgun başımı otobüs camlarında dinlendiriyordum. Otobüsün sıçrayarak geçtiği her kasis, uykumdan çalıyordu.  Uyku ve irkilme arasında nerede olduğumu unutuyordum. Cama vuran yağmur damlaları beni kendime getiriyordu. Yine zor bir deneme sınavı sonrası eve dönüyordum. Her gün aynı ip üstünde gidip gelen bir cambazdan farkım yoktu. Yolu, tümsekleri, ışıkları ezberlemiştim. Otobüs, evimizin olduğu sokağa girmeden önceki son kırmızı ışıkta durdu. Sınavlardan serseme dönmüş başımı cama sabitlemişken  arka kapıya birinin vurduğu duyuldu. Parası olmayanlar, ön kapıdan binmeye çekinir, otobüslerin arka kapılarına yanaşır ve şoförün insafına sığınırlardı. Şoför de dikiz aynasından arka kapıya yanaşana alıcı gözüyle bakar, yalan söylemediğine inanır ya da acırsa tamam demeye getirmek için başını aşağı yukarı sallardı.

Oturduğum yerden dikiz aynasından görünen şoföre baktım. Adam, arka kapıdakine acımamış olacak hayır anlamında kaşlarını kaldırdı. Arka kapıdan biri bindi. Yaşlıca bir kadın sesi:

-                   Nolur yavrum çok üşüdüm hiç param yok, dedi.

Bu ses bana hiç yabancı gelmedi. Şoföre dur deyip yaşlı kadının yol parasını ödemek istedim. Elimi cebime attım. Aceleyle karıştırdığım cebimde parmaklarım boş boş gezindi. Sınav sonrası bir simit yemiş ve son paramı da otobüse vermiştim.


 Yaşlı kadını sesinden tanıdım. Bakamadım. O an ne düşündüm? Ne istedim? Ne yapmalıydı? Bilemedim. Cebimdeki yokluk otobüsü durdurmaya yetmediği gibi yaşlı kadını yolda bırakmaya yetti. Arka kapı yüzüne kapanırken yağmur hız kesmeden yağdı. Otobüs uzaklaşırken, vicdamın yakama yapıştı. Yutkunurken utandım. Utançla yutkundum.


Fakirliğin kışı hiç bitmez ya Döne Nine'nin de çilesi bitmedi. Kara kışlar yokladı dermansız bedenini. Yardım dilendiği sokaklardan birinde fenalaşıp yere yığılmış. Görenlerin yardımıyla hastaneye kaldırılmış. Sahip çıkan olmamış bir süre. Kimsesizliğiyle can verirken elini tutan da yokmuş. Hastane masraflarını ödeyemem diyerek terk etmiş yakınları.


Sabahın erken saatlerinde gelen telefon oğlundandı. Cenazeyi alabilmek için yardım istedi. Döne Nine son kez vurdu ıslak cama. Kazağının koluyla buğuyu sildi. Dönüp bakabildim. Simit, susamlar... Boğazımda hissettim.    

12 Aralık 2017 Salı

çocuk

sana bakınca gördüğüm

bıyıkları terlemiş

bir oğlan çocuğu

umuda dayamış sırtını

sol ayağından destek almakta

saçını ne yana tarasa

hangi profili yakışıklı kılsa

tırnaklarını yemiş belli

gizleniyor

çağı belirsiz mont kollarına

6 Aralık 2017 Çarşamba


Anlık mutlulukların
              alternatif maliyeti var mıdır;
                    yoksa sonsuz acı mıdır
                               var olan?