23 Ekim 2017 Pazartesi


Gök Gözlü Adam


Davetkar bakışların vardı senin. Yeni dünyaların kapılarını aralayan gözlerle baktın… Düşlerin ellerimden tuttu. İçerideydim. Türküler eşlik etti bize. Senin hikayelerin gizliydi ezgilerde ve benim. Sesime gölgesi düştü sesinin…

İniş çıkışlı yollara girdi sedalar. Titrektim, belki ürkek. Derinlerde küçük, ürkek bir kız çocuğu gizledim, cesur benin ardına. Sen, onu görmeliydin. Beni tanımıyorsun diye yinelerken kendini, tanıdım seni…

Sendin mavilikler ardına gizlenen, Gök Gözlü Adam. Ellerim ellerine değiyor. Kilim desenli masada kayboluyorum. Çayına şeker olmak isterken devriliyorum… Islak örtüde geziniyor, çayından bir yudum alıyorum…

Kadınlar, kadınlar… Ne de çoklar. Yüzlerini kestirebiliyorum sadece. Sözler, savaşlar hep aynı. Bana biraz uzak; senden yana biraz yakın… Başka vücutlar ve başka hayatlar giriyor aramıza. Sevgililer çuvalını boşaltıyoruz masaya. Yitik sevdalarsa, başucumuzda…

Nasıl da tanıyorlar birbirlerini? Aldanmışlıklarından belki. Beni tanımıyor ve hissetmiyorsun kalbimi. Sen görmeden dokunuşlarım oluyor sana. Başını eğdiğin anları kaçırmıyorum. Saçların avuçlarımda… Manikdepresif duruşların alıyor yerini. Zihninin yoğunluğu büyüyor saç diplerinde. Sıkı mı sıkı araları…

Bana şahitlik et istiyorum ve yaşamıma. Gidişlerini izliyorum. Sana, düşlerine değdiğim yerlerde alıyorum soluğu. Parmak uçlarını geziniyorum boş masalarda… Gözlerim el yordamı aramada. Karşıma koyuyorum seni. Kısık gözlerle gülüyorsun. Gökyüzünün maviliği değil, sende saklı duran. Yufka yürekli bulutlar gizli göz bebeklerinin ardında…

Burnumdaki tik artık senin. Dumanlı başıma geri üfledin bulutlarımı. Martı sesleri eşlik ediyor sesime. Charlie Chaplin göz kırpıyor duvardan, haydi söyle diye… Siyah beyaz bir film şeridi düşüyor düşüncelerime. Hayat bir oyun ve ben sahneden kolay kolay inmeyen bir oyuncu. Kamera, sende…

Yağmur bulutlarını çekiyorum üzerime. Damlalarla dans ediyorum… Ayrılık türküleri çalıyor usul usul. Kestik diyorsun, kestik... Duymuyorum. Kime ve hatta sana ne? Bu, benim oyunum. Yağmura doyuyor ayaklarım. Göz pınarlarım eşikte bekliyor. Yağmura ayna tutuyorum…

Elimde nice hayatlar can çekişiyor. Ben, can çekişiyorum… Çekim açılarını alıp gitmek istiyorsun benden. Kimler çıkmadı ki kadrajından. Zihnine hapsettin sadece. Israrla girmiyorum çerçevene, bir gün beni de kovarsın diye…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder