5 Ağustos 2017 Cumartesi


Gelin Kaleiçi'ne gidelim(bir radyo belgeseli)

KALEİÇİ



Bahçeler meltemlerle konuşuyor;

Üç bin yıl evvele dair,

Masal cennetlerinin kapısı açılmış,

Ağır ağır geçiyor taş kapılardan

Omuz başları kopmuş genç heykeller;

Yarım kalmış rüyalar içinde.

Portakal bahçelerinin ışık denizinde.



Beyaz elleri gecelere uzanmış

Otları nergis yapıyor zaman,

Toprakları ışıl ışıl yakut kaya;

Limon bahçelerinden sarhoş olmuş

Antalya.

(Baki Süha Ediboğlu)



         İklimi ve coğrafi yapısıyla, görenleri cezbeder, Antalya. Şehre, yeni surlar, yeni mimariler eklenir, her uygarlıkla. Antalya’yı limandan ve şehirden saran surlar arasında , tarih kokan bir kent oluşur, Kaleiçi adıyla.

       Antalya’nın tarihi çekirdek kentidir, Kaleiçi. Bir zaman aralıksız sarar Kaleiçi’ni surlar; zamana direnen yapı, insanoğlu karşısında yenilir. Rüzgarı engelliyor gerekçesiyle bir bir  yıkılır Kale’nin kolları.

       İki kapı kalır, tarihten günümüze. Biri imparator Hadrianus onuruna yapılır, diğeriyse ana girişidir Kale’nin.

       Kapılarından girdiğimizde, dar sokaklar, bitki ve hayvan motifli yapılar, kesme taştan evler ve meraklı bakışlarıyla turistler çıkar karşımıza. Dünyanın farklı yerlerinden gelen turistlerin, günün erken saatleriyle  başlar, tarihe yolculuğu. Geçmişten kareler takılır objektiflere. Surlarda gizlidir, şehrin sırrı. Bir şeyler fısıldar sanki sokaklar. Yıkık kollarıyla sarar geleni, Kaleiçi. Kimseyi geri çevirmez, neyi var neyi yok serer. Döker eteğindeki tarihten taşları, gizemini çözene. Akdeniz tanıklık eder, Kaleiçi’ne.

       Surların denizle kesiştiği noktada, eski kentin ana ekseni kabul edilir, Hıdırlık Kulesi.

      Medreseler, Kiliseler, kiliseden bozma camiler göze çarpar Kaleiçi’nde, Kesik Minare gibi.

       Selçuklular ve Bizanslılar arasında birkaç kez el değiştirir şehir. Mimari yapıya yansır bu değişimler. Roma surlarında Selçuklu Kitabelerine rastlanır.

       Kalekapısı’nın doğusundaki burç üzerine yükselir, Saat Kulesi. Saatler oradan ayarlanır, buluşmak için orası tarif edilir Antalya’da.

       Her yerden görülsün, şehre sembol olsun diye yaptırılır Yivli Minare. Eşi benzeri olmaz. Yüzyıllar boyu sembol olur şehre.   

      Kaleiçi’nde bütün sokaklar limana uzanır, Kırk Merdiven gibi. Tarihte kaybolana yol gösterir adeta. Tarih boyu tüccarlar akın eder limana. 

       İklime uygun inşa edilmiştir Kaleiçi evleri. Soğuktan ziyade, güneşten korur sakinlerini.  Sıcak yaz günü serindir, Kaleiçi.

     Varlıklı ailelerin oturduğu, yüksek tavanlı evlerin, Konyaaltı’ndan getirilen çakıl taşlarıyla süslenir eşikleri. Balkonları, Bey Dağları’nın, günün faklı saatleriyle değişen  eşsiz manzarasına bakar. Gizli bir bahçeyi anımsatır evler. Duvarlar yükselir dört bir yanından. Gizli bir dünyadır yaşanılan.

       Zamana direnmeye çalışan  tarih, restorasyonlarla can bulur. Küllerinden, yeniden doğar Kaleiçi. Kafeler, pansiyonlar, dükkanlar oluşturulur, eski yapılarda. Tarihin gözyaşıdır silinen; Ancak için için sızlar yinede. Alış veriş merkezi olur turistlerin. Tarihi özelliğini yitirtir tüccarlar. Sokağa taşan dükkanlarla, görmez, görülmez olur, yapılar.

       Her köşesinde bir tarih gizlidir Kaleiçi'nin. Tanıklık edilmişçesine anlatılır hikayeler. Geçmişten izler taşır anlatılanlar; Çünkü geçmişte kalır güzel anılar. Hala sararken Kaleiçi’ni surlar ve ayakta kalan yanlarıyla meydan okurken zamana, zamane olur anlatılanlar. Gündüzün yoğunluğu, cıvıltısı, gece yerini sessizliğe bırakır. Sessizlikte uyur sokak çocukları. Kimi can verir dar sokaklarda, sur diplerine sığınır kimi.

       Gün limanda doğar, limanda batar denizci için.  Akdeniz'e yelken açılır yatlarla. Hayat bitmez ya; geceye bırakır yerini gün, liman kucağındaki yatlarda. Güneş batarken, Bey Dağları’nın seyrine doyulmaz.

      Antalya’yı, Kaleiçi’ni, simgeleyen süs eşyaları, kartpostallar, halılar satılır sokak aralarında. Kimi esnaf ürününü sergiler, kimi maharetini. Babadan kalma mesleğidir kiminin yaptığı. Övünçle gösterilir, yerli yabancı turistlere.

      Kiliseler, medreseler, cami ve türbeler yer alır Kaleiçi’nde. Kendi kabuğunda yaşar sanki yapılar. Dünü belli belirsiz, silik taşır yarına. Kiminin bilmez tarihini kitaplar. Eski Antalyalılar bilir geçmişi. Anlatılır hikayeler dilden dile, bir yanı eksikse de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder