Babama…
“Güzeller
güzeli… Sizin de veli toplantınız var mı” diye sordu, buruk bir ses, telefonda…
“Ne toplantısı,” dedim şaşkınlıkla.
Küçük bir kız çocuğu görmüş televizyonda, babası hiç gelmemiş veli
toplantılarına… Çok üzülmüş, duygulanmış görünce. Hemen telefona sarılmış… Koca
yürekli, hayatla kavgam, babamdı arayan. Küçük kızı anlattı, ağlamaklı ve
yineledi sorusunu: “Güzeller güzeli… Sizin de veli toplantınız var mı?” İçine
su serpen, yüzünü güldüren cevabımı verdim, sorusuna: “Benim babam bütün veli
toplantılarıma geldi” dedim gururla. Mutluluğuna diyecek yoktu. Kocaman öptü
yanaklarımdan, sevgili babam…
Babalar ve
kızlarına dair hikayeler anlatılır hep. Nasıl da kıskanır babasını kız ve
nasılda sakınır kızını baba… Babalar hep bir otorite, mesafe... Aynı zamanda da
özlemenin diğer adıdır, evde. Benim babam da özlenenlerdendi. Çocuk aklımızda
anne yemek pişiren, evi çekip çevirense baba da evin Süpermen’i, bir görünüp
bir kaybolanıydı. Akşamları, belli belirsiz görürdük babamı. O hep çalışır,
bizim için süper bir şeyler yapardı…
Az
görüştüğümüzden midir bilinmez, hep kavgalıydık, bu süper adamla. Olur olmaz
kızdırır, sonra gönlümü alırdı. Ne de olsa Süpermen’di. Evimizin hayal
kahramanı, benim kahramanım, canım babam… Hırçınlığım, kavgam, özlemimdendi.
Şehir dışındaydı işi. Yine bir gün gitmiş ve günlerce dönmemişti. Annemin
eteğine yapıştım: “Nerede babam, niye gelmiyor?” dedim. “Sabret kızım az kaldı,
gelecek” dedi annem. Ama annem ne söylese nafile. Hiçbir sözü sakinleştirememişti
beni.
O gece
uyuyamadım. Babam hemen gelmeliydi. Hem de hemen... Bir çizgi filmde görmüştüm:
Küçük kız, kırmızı pabuçlarının topuklarını birbirine vurarak dilek tutuyordu
ve dileği hemen gerçekleşiyordu… Kırmızı pabuçlarımı babam almıştı. Giydim,
babamın gelmesini dileyerek topuklarımı birbirine vurdum. Ama yoktu babam,
gelmedi.
Sonra bir
mektup yazdım babama. Daha ne kadar gelmeyecekti acaba! Hem kızmış, hem de onu
çok özlemiştim. Gelsin di artık. Hem ertesi gün veli toplantımız vardı, öğretmen
çağırmıştı. Ama babam ortada yoktu. Uzun uzun anlattım babama özlemimi ve
ağladım uzun uzun. Yazdığım mektubu hiç gönderemedim babama. O gece ağlayarak
uykuya dalmışım, mektubun üzerinde. Bir buseyle uyandım sonra, gelen babamdı.
Gün doğmadan evdeydi. Haberi varmış veli toplantısından. Annem beni
sakinleştirmeye çalışırken Süpermen, çoktan yola çıkmış. Sitemli mektubum
yerine ulaşmadan babam gelmişti işte. Boynuna atıldım. Kırmızı pabuçlarıma
mutlu bir bakış attım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder